piyasa yapıcı banka

Kullanım örnekleri

piyasa yapıcı banka
primary dealer
icon arrow

primary

Phonetic: "/ˈpɹɒeməɹi/"

Part Of Speech: noun


Definition: A primary election; a preliminary election to select a political candidate of a political party.


Definition: The first year of grade school.


Definition: A base or fundamental component; something that is irreducible.


Definition: The most massive component of a gravitationally bound system, such as a planet in relation to its satellites.


Definition: A primary school.


Definition: Any flight feather attached to the manus (hand) of a bird.


Definition: A primary colour.


Definition: Primary site of disease; original location or source of the disease.

Example: most common primaries


Definition: A directly driven inductive coil, as in a transformer or induction motor that is magnetically coupled to a secondary

icon arrow

primary

Phonetic: "/ˈpɹɒeməɹi/"

Part Of Speech: verb


Definition: To challenge (an incumbent sitting politician) for their political party's endorsement to run for re-election, through running a challenger campaign in a primary election, especially one that is more ideologically extreme.


Definition: To take part in a primary election.

icon arrow

primary

Phonetic: "/ˈpɹɒeməɹi/"

Part Of Speech: adjective


Definition: First or earliest in a group or series.

Example: Children attend primary school, and teenagers attend secondary school.


Definition: Main; principal; chief; placed ahead of others.

Example: Preferred stock has primary claim on dividends, ahead of common stock.


Definition: Earliest formed; fundamental.


Definition: Illustrating, possessing, or characterized by, some quality or property in the first degree; having undergone the first stage of substitution or replacement.


Definition: Relating to the place where a disorder or disease started to occur.


Definition: Relating to day-to-day care provided by health professionals such as nurses, general practitioners, dentists etc.

icon arrow

dealer

Phonetic: "/ˈdiːlə(ɹ)/"

Part Of Speech: noun


Definition: One who deals in goods, especially automobiles; a middleman.

Example: That used car dealer gave me a great deal on my 1962 rusted-out Volkswagen bug!


Definition: A drug dealer, one who peddles illicit drugs.


Definition: A particular type of stock broker or trader.


Definition: The person who deals the cards in a card game.

Ücretsiz İngilizce-Türkçe Çevirmen

Tek bir tıklamayla kelimeleri çevirin! Türkçe'den İngilizce'ye çevirmenimiz iki yönlü bir çeviri programıdır, anlamların ikamesi için kapsamlı bir sözlük içerir, kelime öbeklerinin ve ifadelerin kullanım örneklerini ve bunların fonetik bileşenlerini gösterir. Tercümanımız, çeviri alanındaki bilgi tabanını sürekli olarak güncelleyen ve son kullanıcı için tamamen anonim ve ücretsiz olarak korurken hizmet kalitesini koruyan profesyonel bir dilbilimci ekibi tarafından oluşturulmuştur. Çevirileriniz sadece size ait!

Belki tercümanlık mesleğinde ustalaşmak istersiniz? Sitemizle eğitiminiz hızlı ve kolay olacak! Çevirmenler çeviri yaparken çeşitli becerilere ve materyallere ihtiyaç duyarlar. Çevirmenlerin genel özellikleri çevrilecek olan erek dile ve kaynak dile çok iyi hakim olmak, okuduklarını ve duyduklarını iyi anlamak ve iyi bir hafızaya sahip olmaktır. Fonetik, gramer ve cümlelerdeki kelime örnekleriyle birlikte kapsamlı bir kelime, deyim ve ifade kitaplığına sahip çevirmenimiz ilk kez kullanışlı bir materyal olarak kullanılabilir.İngilizce, dünyada yaklaşık 1,5 milyar insan tarafından konuşulmaktadır. Dünyada en çok konuşulan dildir. 1.000.000'den fazla kelime var! Türkçe, Türkiye'de, Kuzey Kıbrıs'ta yaklaşık 80 milyon kişi ile Avrupa ve Kuzey Amerika'daki göçmen toplulukları tarafından konuşulmaktadır. Yaklaşık 88 milyon konuşmacı ile en çok konuşulan Türk dilidir. Türk dili, Türkiye'nin batısında yer alan Anadolu'da ortaya çıkmıştır. Şu anda, bu iki hacimli ve harika dildeki çevirilerle hızlı, rahat ve ücretsiz çalışmanız için size profesyonel çevirmenimizin işlevselliğini sunuyoruz!